19 Şubat 2006 Pazar

Mevlana Rumi'den...

Mesnevimiz vahdet dükkanıdır. Orada, birden başka ne görürsen puttur.” (122). “te’vile ruhsat vermektesin.”(2/258). “Sen kendini tevil et, Kur’anı değil. İsteğine göre Kur’anı tevil ediyorsun. Yüce mana, senin tevilinde.., aykırı bir şekle girdi!” (1/88). “…tevil ihsan edilen şeyi geri vermektir..” (1/308)

Manayı şiire sığıştırmaya çalışmak, hapsolmakla müsavi, ondan gayri bir şey değil. Şiirde mana sapan gibi, istenen yere gitmesine imkan yok.”(1/125). Manasız yere gah hikaye yoliyle, gah laf olsun diye çakmak taşıyla demirini biribirine vurma!”(1/130). “Mesnevi’yi kısa ve gönlün isteği bir şekilde düz. Macerayı özlü ve kısa anlat.” (6/44) Allah için ne yapıyorsam bu yapışım, taklit değildir; hayale kapılarak, şüpheye düşerek de değil. Yaptığımı , işlediğimi, ancak görerek yapıyor, görerek işliyorum.” (1/313).

“Vahiyden olmayan söz, heva ve hevestendir.” (6/369). “..adam fikirle değerlidir, fikirle diridir.”(5/300) “Akıllıysa canımızdır.. ahmak ağzıma helva tıksa onun helvasından hastalanır, ateşlenirim!..”(4/158) “Ahmaklar baş oldular da akıllılar başlarını kilime çektiler!”(4/119) “Kim ahmaksa düşmanımızdır..” (4/158)

Dünyada tamahsız sofi az bulunur. O sebepten sofi, hayli hor, hakirdir. (Burada sofinin bir ayini taklit ederken başına gelen acı iş anlatılır ve sofinin en sonunda şöyle dediği kaydedilir): O taklide ikiyüz kere lanet olsun!” (2/41, 43)

Savaş, delilerin ellerindeki kılıçları alsınlar diye müminlere farz olmuştur.”(4/118). “Kafirler inatlaşmada maymun tabiatlidirler.” (1/23)

İnsan (kerremna) kır atına binmiş, ihtiyar dizginini de akıl eline vermiştir.”(3/269) “Akıl, akla uygun olan her şeyi mucizesiz, keşmekeşsiz kabul eder.” (1/176) “Kötü hastalık, lanet edilmesi icabeden, uzaklığa layık olan illet akıl noksanıdır.” (2/117) “..her kötü kişinin kafirliği, firavunluğu, umumiyetle akıl noksanlığından ileri gelmiştir.”(2/118) “akıl nurani ve iyi bir hak ve hakikat arayıcısyken..” (3/307) “…Hakikate ulaşmamış, elini taklit ve hüccete atmış şeyh!” (3/41) “..aklı uçan başsa kuyruk kesilir!” (1/76)“Duygu gözünün mezhebi itizaldir. Akıl gözüyse vuslata kavuşmuştur.” (2/5) “Peygamber ne de güzel söyledi: Bir zerre aklın , oruçtan da yeğdir; namazdan da.”(5/38) (Hadis olarak naklettiği bu habere mesnevi kaynak vermiyor).

“..Akıl mehenk olmadıkça meydana çıkmaz… her ikisini de hemen mehenge vur! Bu mehenk te Kur’andır, peygamberlerin halidir.” (4/186)Vehim alemleri yakan Firavunun’dur; akıl, canları parlatan, aydınlatan Musa’nındır.” (4/186)

Aklın varsa, başka bir akılla dost ol, görüş, danış!” (4/104)

“Bu akıl, öğrenmeye ve anlamaya kabiliyetlidir ama vahiy sahibi ona öğretir.”(4/106) İmana mensup akıl, adil bir şahneye benzer..” (4/161) “Yarın dostunun senden nefret etmesini istemiyorsan bir akıllıya dost ol, akla yar ol!” (3/218) “..karanlıkları yakan o aklı kendine kılavuz yap!” (1/304)

“Akıllı kişiye, sonda göülecek şey önceden görünür.”(3/275) “Akılsız, ahırdaki otu tatlı görür..akıllı ahırdaki hayvanın nihayet kasap elinde telef olacağını görür.”(3/305) “Aklın hassası işin sonunu görmektir..” (2/118) “ileriyi gören akıl gözü keskindir.” (3/374).

“Aklı, bir dostun aklına dost et de (onların işi danışmakladır) ayetini oku, ona göre iş yap!” (5/15) “Sen de akıl güneşini yak..” (5/13)) Akıllılar , cüzde küllü görürler.”(4/11)

“Aklı tam olmayan akıllı kişinin yanında taşa, kerpice benzer.” (6/41)

“Akıllı olanlara bir işaret yetişir..” (5/102) “Gerçi aklın seni yücelere çekmekte; ama taklit kuşun aşağılarda yayılmakta..” (2/178) “Akıl, bir kere yüz gösterse, suretini şu aleme izhar etse, gündüz bile, onun nuruna karşı kapkaranlık kalırdı. Ahmaklık ta mesela, meydana çıkıverse gecenin karanlığı, onun yanında apaydın kalır!”(4/176)

“Bilgisizlik, taklit ve zan ile dolu ağlayış.(5/108) “..araştırmadan, doğru bir içtihatta bulunmadan heva ve hevesine uyarak BİD’ATe kapılanı, yel, ad gibi kapar öldürür.” (6/369) “Taklitle uyumaksızın bakmayı adet edin, kendi aklını koru..”(6/263) “İsa (A) nasıl kaçtıysa sen de ahmaktan kaç! Ahmakla sohbet, nice kanlar döktü! Hava suyu yavaş yavaş çeker, alır ya.. ahmak ta dininizi böyle çalar, böyle alır işte.” (3/211)

“Muhakkikle, mukallit arasında çok fark vardır. Bu Davut gibidir; öbürü ses gibi! Bunun sözleri yanıklıktan doğar, öbürüyse söylenmiş köhne sözleri belleyip nakleder.”(2/38) “Mukallit, söz söylerken ağlasa bile habisin maksadı, ancak tamahtır” (2/38) “..her mukallit de sınanmakla rüsvay olur.” (5/329) “..mukallitte yüzlerce delil, yüzlerce söz vardır. Ama dile getirince görürsün ki onlarda can yok.”(5/203)

“Akıl, asıllarda mukallit olduğu (zaman) için bil ki ferilerde de mukattir.” (6/87) “Taklitten doğan bilgi canımızın vebalidir, iğretidir. Biz se o bizim malımızdır diye oturup kalmışız.” (2/178) “Taklit bilgisi, satış içindir..” (2/250) Mekke ulularının Peygamberle harp ederken kurban kesmeleri de, tanrı tarafından kabul edilir ümidiyleydi.” (1/184) “Mukallitlere ‘zorla gelin’, yaratılışı temiz kişilere de ‘isteyerek gelin’ denmiştir.” (3/376) “Çünkü o, taklit perdesinden kurtulmuştur..” (4/175)

“Taklit her iyiliğin afetidir..”(2/38) “..Mukallit de iki yolun arasında şaşırır kalır.”(5/264)

“Ey oğul! Bağı çöz, azat ol. Ne zamana kadar gümüş, altın esiri olacaksın?”(1/2) Ey can, önce farenin şerrini defet, sonra buğday biriktirmeğe çalış, çabala!”(1/31) “Er ol, erlerin maskarası olma; kendi başının çaresine bak, sersemleşme.” (1/40)

İnsanoğlunun gizli düşmanı çoktur. İhtiyata riayet eden kişi, akıllıdır.”(1/84) Temiz şeyler temizlere aittir; pislere de pis şeyler.. kendine gel!(2/22) Bir adam sakalla erkek olsaydı keçinin de sakalı var, tüyü var; o da adam olurdu.Halbuki o keçi, kötü bir klavuz olur, kendisine uyanları ancak kasaba çeker, götürür. Sakalını tarar, ben ileri gelen biriyim demek ister.. Kendine gel de sakaldan vazgeç, kendine bir yol tut, bu benliği, bu teşvişi bırak.”(5/273) Firavun da saçını sakalını süslemiş… kendisini İsa’dan yüce göstermeye kalkmıştı.”(3/62)

Peygamber rahipliği nehyetti. Sen nasıl oldu da böyle bid’ate kapıldın.. Ümmetin arasında ol, Ahmed’in (S) sünnetini bırakma..”(6/41) “Bir kimse iman ve itaat yolunda yürüyüp te bir an bile ziyan etmişse kafirim!”(1/79)

“Ekmek isteğine düşen eşekten farksızdır..” (1/306) “..malın sebatı yoktur; gece gelir, gündüz dağılıverir. Güzelliğin de değeri yoktur. Bir diken yarasıyla solup sararıverir..” (6/23)

“Din ehlini kin ehlinden ayırt et..”(1/306) “Peygamberlerin ululuğundan ve hutbelerinden gayrı padişahların hutbeleri, ululukları, adları, sanları değişir; baki kalmaz.” (1/90) “Mezara türbe yapmak, üstüne kubbe kurmak, mana sahiplerince makbul değildir.”(3/11) “.. köre teklif yok..” (3/54) “Eğer körsen teklif yoktur. Değilsen yürü var; sabır kurtuluşun anahtarıdır.” (2/6) “..Tamah insanı sağır eder.” (2/32) “Dünya malı zayıf kuşların tuzağıdır..” (4/53) “Boğazına düşkün yemeye alışkın sofiler, köpek gönüllüdürler, fakat kedi gibi yüzlerini yıkarlar temiz görünürler.” (2/32)

“Kur’anın nuru da hak ile batılı zerre sere fark eder, bize gösterir.”(2/65) “akıl, başka akılla birleşti mi nur artar, yol meydana çıkar.” (2/2) “Bilgiyle uyumak, uyanıklıktır. Vay bilgisizlikle oturan uyanık kişiye!” (2/3) “ARAMAK YOK MU , KUTLU BİR İŞTİR. Hak yolundaki bu istek maniler giderir.”(3/116) Aletin yoksa bile iste ara.. (Allah) yolunda alete ihtiyaç yoktur.” (3/117)

Not:1-parantez içindeki rakamların birincisi cilt numarasını, ikincisi sayfa numarasını gösterir.
2- Bu kompozisyon M.E.V.ince yayınlanan Mütercim Veled İzbudak’a ait Mesnevi tercümesinden alınmıştır.
(3- Bu kompozisyon, kriter dergisi, 1. Cilt, 1977, 9. sayıdan alıntıdır)

http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=115&Itemid=47

5 Şubat 2006 Pazar

Hoca Ahmed Yesevi'den Hikmetler

Hikmet - 1

Bismillah deyip beyan ederek hikmet söyleyip
Taleb edenlere inci, cevher saçtım ben işte.
Riyazeti sıkı çekip, kanlar yutup
'İkinci defter' sözlerini açtım ben işte.

Sözü söyledim, her kim olsa cemale talip
Canı cana bağlayıp, damarı ekleyip,
Garip, yetim, fakirlerin gönlünû okşayıp
Gönlü kırık olmayan kişilerden kaçtım ben işte.

Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol
Öyle mazlum yolda kalsa, yoldaşı ol
Mahşer günü dergahına yakın ol
Ben-benlik güden kişilerden kaçtım ben işte.

Garip, fakir, yetimleri Rasul sordu
O gece Mirac'a çıkıp Hakk cemalini gördü
Geri gelip indiğinde fakirlerin halini sordu
Gariplerin izini arayıp indim ben işte.

Ümmet olsan, gariplere uyar ol
Ayet ve hadisi her kim dese, duyar ol
Rızk, nasip her ne verse, tok gözlü ol
Tok gözlü olup şevk şarabını içtim ben işte.

Medine’ye Rasul varıp oldu garip
Gariplikte sıkıntı çekip oldu sevgili
Cefa çekip Yaradan'a oldu yakın
Garip olup menzillerden geçtim ben işte.

Akıllı isen, gariplerin gönlünü avla
Mustafa gibi ili gezip yetim ara
Dünyaya tapan soysuzlardan yüzünü çevir
Yüz çevirerek derya olup taştım ben işte.

Aşk kapısını Mevlâm açınca bana değdi
Toprak eyleyip 'Hazır ol! ' deyip boynumu eğdi
Yağmur gibi melâmetin oku değdi
Ok saplanıp yürek, bağrımı deştim ben işte.

Gönlûm katı, dilim acı, özüm zalim
Kur'an okuyup amel kılmıyor sahte alim
Garip canımı harcayayım, yoktur malım;
Haktan korkup ateşe düşmeden piştim ben işte.

Altmış üçe yaşım ulaştı, geçtim gafil;
Hakk emrini sıkı tutmadım, kendim cahil;
Oruç, namaz kazaya bırakıp oldum ergin;
Kötüyû izleyip iyilerden geçtim ben işte.

Vah ne yazık, sevgi kadehini içmeden,
Çoluk-çocuk, ev-barktan tam geçmeden
Suç ve isyan dûğümünü burada çözmeden
Şeytan galip, can verirkende şaştım ben işte.

İmanıma çengel vurup kıldı gamlı,
Mürşid-i kamil Hazır ol! ' deyip saçtı koku
Lânetli şeytan benden kaçıp korkusuz gitti kirli
Allah'a hamd olsun, iman nuru açtım ben işte.

Mürşid-i kamil hizmetinde gidip yürüdüm;
Hizmet kılıp göz yummadan hazır durdum;
Yardım etti, Şeytanı kovalayıp sûrdüm;
Ondan sonra kanat çırpıp uçtum ben işte.

Garip, fakir, yetimleri sevindiresin;
Parçalayıp aziz canını eyle kurban;
Yiyecek bulsan, canın ile misafir
Hak'tan işitip bu sözleri dedim ben işte.

Garip, fakir, yetimleri her kim sorar,
Râzı olur o kulundan Allah.
Ey habersiz, sen bir sebep, kendisi saklar;
Hak Mustafa öğüdünü işitip dedim ben işte.

Yedi yaşta Arslan Baba ya verdim selâm;
'Hak Mustafa emanetini eyleyin armağan'
İşte o zamanda binbir zikrini eyledim tamam
Nefsim ölüp lâ-mekâna yükseldim ben işte.

Hurma verip, başımı okşayıp nazar eyledi
Bir fırsatta âhirete doğru sefer eyledi
'Elveda' deyip bu âlemden göç eyledi
Medreseye varıp, kaynayıp coşup taştım ben işte.

Sünnet imiş, kâfir de olsa, verme zarar
Gönlü katı, gönül inciticiden Allah şikayetçi;
Allah şahid, öyle kula 'Siccin' hazır
Bilgelerden işitip bu sözü söyledim ben işte.

Sünnetlerini sıkı tutup ümmet oldum:
Yer altına yalnız girip nura doldum;
Hakk'a tapanlar makamına mahrem oldum,
Bâtın mızrağı ile nefsi deştim ben işte.

Nefsim beni yoldan çıkarıp hakir eyledi
Çırpındırıp halka ağlamaklı eyledi
Zikr söyletmeyip şeytan ile dost eyledi;
Hazırsın deyip nefs başını deldim ben işte.

Kul Hoca Ahmed, gaflet ile ömrün geçti;
Vah ne hasret, gözden, dizden kuvvet gitti;
Vah ne yazık, pişmanlığın vakti yetişti;
Amel kılmadan kervan olup göçtüm ben işte.

Hoca Ahmed Yesevi


(Hoca Ahmed Yesevi'ye [1093-1166] ait bu şiir Çağatay Türkçesi orijinal metninden Türkiye Türkçesine Dr. Hayati Bice tarafından aktarılmıştır.)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı